2 Mayıs 2012 Çarşamba

Y Nesli

Çok değil, 15-20 yıllık bir dönem içinde, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki yeniliklerle birlikte bambaşka bir neslin doğuşuna tanık olduk. Her geçen gün, daha da genç bir kuşak iş dünyasının kapılarını aralıyor. Günümüz iş dünyası, kendinden önceki hiçbir nesle benzemeyen bu yeni nesli çözmeye, anlamaya çalışıyor. Bu yazımızda, “Y nesli, internet nesli, Y kuşağı, dijital nesil” gibi adlarla anılan bu kuşağın farklılaşan öğrenme ihtiyaçlarına kısaca göz atacağız.

Y nesline ilişkin bazı gerçekler

Eğer anne babalarınızdan “Ne televizyonu evladım? Biz çocukken radyonun içinde adam arardık!” cümlesini bir kerecik olsun duyduysanız, siz de Y neslinin bir üyesi olabilirsiniz. Farklı kaynaklar Y nesli ile ilgili olarak değişen tarih aralıkları öne sürse de, Y nesli genel olarak 1980 ve sonrasında doğanları içine alıyor. Y nesli kendine güvenen, dürüst, talepkar, isteklerini yüksek sesle dile getirebilen ve her konuda beklentileri yüksek olan bir nesil. Bu durum öğrenme tercihlerinde de kendisini gösteriyor. Araştırma sonuçlarına göre, Y neslinin öğrenme tercihlerini ve öne çıkan özelliklerini aşağıdaki gibi özetleyebiliriz.

Sadece bilmek yetmez, uygulamaya geçmek gerek.

Teknolojideki hızlı değişimler ve bilgi yoğunluğunun artması, bilgiyi kendi zihinlerinde depolayan bir nesilden daha çok, bilgiye ihtiyaç duyduğu anda ulaşmanın yollarını arayan bir neslin gelişmesine yol açtı. Bu neslin hedefi artık daha fazla ezber bilgiye sahip olmak değil; bilgiye gerektiğinde ulaşmak ve bu bilgi ile hedeflediği sonuçları elde etmek. İşte bu sebeple Y nesli için uygulamak, bilmekten daha önemli.

Beklemeye zerre kadar tahammülüm yok.

Y nesli, gecikmelere ve beklemeye toleransın çok az olduğu, yüksek tempolu bir yaşam anlayışını temsil ediyor. Bu anlayış, bilginin farklı kaynaklardan, eş zamanlı olarak ve hemen ulaşılabildiği bir yapıyı gerektiriyor. Hatta öyle ki, Y nesli bilgiye ulaşmanın kolaylığını, doğru bilgiye ulaşmaktan daha çok sorguluyor.

Deneye yanıla problemleri çözmek benim işim.

Bilgiyi depolamak yerine, bilgiye ihtiyaç anında ulaşmanın ve onu özümsemenin getirdiği bir sonuç olarak, Y nesli problem tabanlı öğrenmeye daha yatkın. Sorunlara mantık ve kurallar çerçevesinde çözüm arayan önceki nesillerden farklı olarak, Y nesli deneye yanıla problem çözmekten hoşlanıyor

Çabuk sıkılırım; dikkatim hemen dağılır.

Araştırmalar Y nesli ile birlikte “dikkat kesilip ders dinleme” döneminin çoktan kapandığını gösteriyor. Öğretmenler dikkat süreleri daha kısa olan bu neslin mensuplarının dikkatlerini toplayabilmek için, dersleri kısa parçacıklar halinde vermeye çalışıyor. Ayrıca, Y nesli klasik sınıf içi ders ortamlarından ziyade, etkileşime daha çok imkân tanıyan öğrenme ortamlarını tercih ediyor.

Aynı anda birden fazla işi yapmaktan zevk alırım.

Ders çalışırken müzik dinlemek ya da çalışırken aynı anda başka şeylerle de ilgilenmek… Birden fazla sayıda işi aynı anda yapmak Y nesli için bir yaşam biçimi.

Eğitimin görsel bir tarafı olmalı ve eğitim beni de içine almalı.

Doğduğu günden itibaren görsel uyaranlarla birlikte büyüyen Y nesli bireyleri için görsellik öğrenme tercihlerinde de kendini gösteriyor. Sadece metin içeren eğitim içerikleri Y nesline göre değil. Buna ek olarak, eğitmenin aktif olduğu sunum tarzı eğitimlerden daha çok, öğrenenin aktif katılımına izin veren eğitim metotları Y neslinin tercihini yansıtıyor.

İzole edilmiş sınıf ortamları değil, aktif işbirlikçi ortamlar tam bana göre

Sosyal medya ağları ile arkadaşlarının yazdığı iletilere yorum bırakan, mobil cihazlarla her an bağlantı halinde olmaktan keyif alan Y neslinin bu tercihleri, öğrenme tercihlerinde de kendini gösteriyor. Sınıf içi, eğitmen odaklı ve tek yönlü öğrenme ortamları yerine tartışmaya, bilgi alışverişine izin veren ortamlara olan ihtiyaç belirgin bir biçimde ortaya çıkıyor.

Bilgiyi paylaşmaktan hoşlanırım.

Şöyle bir düşünün! Düşündüklerimizi defterimize not ettiğimiz günlerden, bunları “tweet” edip anında başkalarıyla paylaşabildiğimiz bir zamana geldik. Bilgi, “kitapta yazılı olan” kalıbından çıkıp, kişilerin aktif katılımıyla oluşturulan ve sürekli gelişen bir yapı haline geldi. Bu bakış açısıyla, Y nesli hem sosyal, hem de içinde kişisel öğrenme fırsatları sunan öğrenme ortamlarını değerli buluyor ve bilgiyi yapılandırabileceği bu tür ortamları tercih ediyor.

Y Nesli ile çalışanlar ne yapmalı?

Y neslinin özellikleri ve öğrenme tercihleri, kurumların eğitim ve insan kaynakları uygulamalarına yeni bir bakış açısı getirmelerini gerekli kılıyor. İşte, Y nesli ile birlikte belirgin hale gelen insan kaynakları ve kurumsal öğrenme ihtiyaçlarına yönelik bazı öneriler:
  • Çalışanlarınıza seçenekler sunan kariyer imkânları önerin. Kesin çizgilerle belirlenmiş kariyer yolları, Y neslini cezbetmiyor. Bilginin büyük bir bölümünün işte, çalışırken kazanıldığı günümüzde; çalışanların gelişimine olanak tanıyan, yenilikler sunan, esnek kariyer imkânları yaratın. Çalışanlarınıza, kendi öğrenmelerinden sorumlu olmalarını sağlayabilecek seçenekler sunun ve onlara sorumluluk verin.
  • Çalışanlarınızın diledikleri anda ihtiyaç duydukları bilgiye ulaşmasına, birbirleriyle fikir alışverişinde bulunmasına imkân veren kurumsal portal yapıları oluşturun. Farklı medyalar üzerinden kişileri birbirine bağlayan bu tür yapıların, Y neslinin iletişim ve öğrenme tercihlerine yakınlığını göz ardı etmeyin. Sosyal paylaşımı kurumsal öğrenme ortamlarında kullanma fikrini yabana atmayın.
  • Çalışma ortamını, rahatça soru sorulabilen serbest ortamlar haline getirmekten çekinmeyin. Bilgiyi paylaşmanın onu kendine saklamaktan daha değerli olduğu bir kurum kültürü yaratmaya çalışın. Çalışmalar, Y neslinin, birlikte çalıştığı kişileri tanımaktan keyif aldığını belirtiyor. Çalışanlarınızı hem kendileri hem de yaptıkları işler hakkında fikir alışverişi yapmaya teşvik edin.
  • Y nesli e-öğrenme ile barışık bir nesil. Y nesli söz konusu olduğunda artık “acaba e-öğrenmeye hazırlar mı ?” sorusunu sormaktan vazgeçip “ne tür tasarımlar yapmalıyız?” sorusuna yoğunlaşmak gerekiyor. Tartışma grupları, anlık mesajlaşma, blog uygulamaları ve e-posta gönderimi gibi etkileşime imkân tanıyan e-öğrenme ortamları tasarlamak; çalışanların e-öğrenmede daha aktif bir şekilde yer almasını sağlayan içerikleri sunmak; yaparak öğrenmeyi teşvik etmek hiç olmadığı kadar önem kazanmaya başlıyor. Kurumsal e-öğrenme ortamlarında bu tür iletişim imkanlarına yer veren ve çalışanlarınızı aktif olarak öğrenme sürecine dahil eden içerikler tercih etmeye özen gösterin.